Çin’de başlayan ve yayılma hızı ile uluslararası düzeyde bir salgın olarak tanımlanan corona virüsü fiyatlamaları küresel piyasaları ikiye ayırdı. Hisse senedi piyasaları virüs etkisinin kısa sürede geride kalacağı fiyatlaması yaparken tahvil bono piyasasında alımlar ile oranlar Eylül 2019 düşük seviyelerine geriledi. Bu düzlemde en ağır darbeyi emtia piyasasının aldığını görüyoruz. Ham petrol fiyatları (WTI) OPEC desteği ile 50.00 dolar/varil üzerinde kalmayı başardı. Ancak kurşunsuz, ısınma yakıtı gibi rafineri ürünlerde yükselişin limitli kaldığını görüyoruz. Kıymetli metal piyasası 99.50 endeks seviyesi üzerinde Dolar Endeksi’ne rağmen yükselişini sürdürdü. Gümüş altın fiyatlarında yaşanan yükseliş etkisi ile aynı zamanda endüstriyel metal olmasına rağmen güçlendi. Bakır, alüminyum, çinko, demir cevheri gibi Çin talebinin sürüklediği endüstriyel metal piyasasında ise satış baskısı gözlendi. Tahıl piyasasına gelince Çin etkisinin azami derecede olduğu ve Çin ile ABD arasında yapılan ilk faz anlaşmaya rağmen umutların zayıfladığı görülüyor. Virüs etkisi ile Çin’de insanlar dışarıda yeme içme ve gezme alışkanlığından vazgeçmiş iken ve sosyal hayat minimum düzeyde iken Amerika’dan yapılacak ithalat yılın 2. Çeyreğine kaldı.
Geride bıraktığımız haftanın bilançosu Çin’de 75 bin üzerinde virüs vakası ve 2238 can kaybı olarak görünüyor. Çinli yetkililerin yaptığı açıklamalara bakılırsa salgında tepe noktası henüz görülmedi ve Çin Merkez Bankasının (RBOC) piyasaya olan desteği sürüyor. Bu süreçte para politikası ve mali politikalar daha aktif kullanılacak. Öte yanda virüs salgınının ekonomik etkileri konusunda yatırım bankalarının iyimser olmadığı ve Asya ve Avrupa ekonomilerinin de etkileneceği öngörülüyor. Hafta içinde teknoloji şirketleri arasında Apple’ın Çin’de üretimin yavaşlaması karlılığı uyarısı hisse senedi piyasasında dalgalanmaya yol açtı. Arada gelen şirketlerden ve yatırım bankalarından yapılan uyarılara rağmen Amerikan hisse senedi piyasaların hafta içinde yeni rekor denedikten sonra geri çekildiğini gördük.
Euro Bölgesine gelindiğinde haftanın son işlem gününde açıklanan PMI imalat sanayi endeksi 49.1 ile 47.4 olan piyasa beklentisi üzerinde gerçekleşti. Bileşik PMI endeksi 51.6, servis sektör endeksi 52.8 olarak piyasaları tatmin etmiş görünüyor. PMI verileri sonrasında Euro’nun verdiği tepki limitli oldu. Döviz piyasası Avrupa ekonomisine olan güvenini kaybetti ve tek veri ile ikna olacak gibi durmuyor. Dolar Endeksinde ve tahvil bono piyasasında yükselişin arkasında yatan sebepleri ise raporun geri kalanında detaylı anlatmaya çalıştık.
Yeni haftaya başlarken virüs etkisi salgının Çin dışındaki ülkelerde de görülmeye başlaması ile sürüyor. Çin'de hafta sonunda yeni teşhis sayısında azalma gözlendi buna karşın Avrupa'da İtalya, Güney Kore, Orta doğu'da İran haberleri piyasada tedirginlik yarattı. Özellikle virüse karşı korunmada sağlık siteminin yetersiz olduğu düşünülen Afrika ülkelerine sıçrama kötümserliği artırabilir.
2020 Ocak ayından bu yana döviz piyasasında Amerikan Doları yükselişini sürdürdü. Sene başından bu yana Dolar Endeksi (DXY) değer kazanımı %2.7 civarında gerçekleşti. Amerika uzun vadede güçlü dolar politikasını savunmakla beraber dönem içerisinde diğer para birimlerinin Amerikan Doları karşısındaki zayıf seyrinden duyduğu rahatsızlığı dile getiriyor. Güçlü para birimi Amerikan ekonomisi için ihracat potansiyeli anlamında dezavantaj oluşturuyor. Kişi maşı milli gelirin GSYIH oranı büyüme ve enflasyon gibi makro ekonomik veriler de güçlü doları destekliyor. Başkan Donald Trump FED'in faiz politikasını eleştirirken Kanada menşeli TD Securities'e göre güçlü Doların bir başka mesul Trump'ın ta kendisi;
Ocak ayı sonunda ortaya çıkan Covid-19 salgınının güvenli liman arayışı ile Amerikan Doları ve tahvil piyasası başta olmak üzere dolar cinsi varlıklara talebin arttığı aşikar. Bunun yanında Trump'a desteğin son üç yılın en yüksek seviyesine ulaşması ülkenin para biriminde güçlenmesinde önemli rol oynuyor. 2016 yılı seçimleri ve Trump'ın başa gelmesi ardından ülkenin para birimi ve Başkanın popularitesi arasında %70 korelasyon var. Ülkenin liderlerinin politikasına olan güveni arttıkça ve diğer gelişmiş ülkeler ekonomik olarak yeterli başarı gösteremediği sürece döviz piyasası güçlü Dolar fiyatlamasını sürdürebilir.
Amerikan tahvil piyasasında 10 yıllık tahvil faiz oranı Eylül 2019'dan bu yana ilk kez %1.5 altına geriledi. Japonya ve Avrupa'da negatif faiz oranlarına bakınca Amerikan tahvil faiz oranlarının halen cazip seviyede olduğunu söyleyebiliriz. Şubat ayı içerisinde coronavirüs olumsuz etkisini rağmen Amerikan hisse senedi piyasaları yükselişini sürdürdü. normal piyasa koşulları içerisinde hisse senedi piyasalarında yükselişin tahvil piyasasında oranları yukarı taşıması beklenirdi. Bu kez durum farklı oldu hem hisse senedi piyasalarında hem de tahvil bono piyasasında alımlar vardı. Geçtiğimiz haftaki raporlarımızda son 8 ayda Amerika tahvil bono piyasasında fonların alım yönlü ilgisinden bahsetmiştik.
Şubat ayına gelindiğinde ilk iki haftada Japonya yerleşik fonların net 3 trilyon Yen( 26.8 mia dolar) alım yaptıklarını görüyoruz. Japon mali yılı olan 31 Mart'tan sonra hedeflerini tutturmak isteyen fonların Amerikan tahvil piyasasındaki alımlarının artarak devam edeceği öngörüsü yapılıyor. Kısaca Amerikan tahvil bono piyasasında oranlarda yaşanacak yükselişler muhtemelen deniz aşırı ülkelerden olan kurumsal talep ile kısa soluklu olacağa benziyor.
Sonuç olarak, Çin'in virüs salgını tepe görmedi açıklaması diğer ülkelere yayılma ile karşılığını bulmuş görünüyor. Geçtiğimiz hafta iyi haberler gelse de salgının ekonomik etkilerinin daha ileriye giden pozitif fiyatlamanın önüne geçeceğinden bahsetmiştik. Son ekonomik verilerde Amerika'nın da etkilenmiş olması güçlü dolara rağmen hisse senedi piyasasında satışları tetikledi. Bu ortamda korkunun (VIX) yerini iyimserliğe bırakması zaman alacak gibi duruyor. Ocak ayından bu yana küresel piyasaların güçlü kalesi Amerikan hisse senedi piyasalarının yıkılma tehlikesi problem ve algının bozulması ardından resesyon beklentisi başta olmak üzere kötümserliği artırır. Bu nedenle geçtiğimiz on senede olduğu gibi küresel hisse senedi piyasasındaki satışların düzeltme ile sınırlı kalması için gerekenin yapılacağını düşünüyorum. Merkez Bankaları başta olmak üzere piyasa yapıcı otoriteler çöküşe izin vermeyeceklerdir.